Juripost

Haberin ötesinde, hukukun merkezinde.

TBMM Eski Başkanları Meclis Komisyonunda Konuştu: Genel Af ve Anayasal Sınırlar Gündemde

Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, yedinci toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıya davet edilen eski Meclis başkanları, Türkiye’nin toplumsal barışı ve hukuki düzeni açısından tartışmalı konuları gündeme taşıdı. Görüşmelerde “genel af, anayasa değişikliği, hak ihlalleri, KHK mağduriyeti ve umut hakkı” gibi başlıklar ön plana çıktı.

Komisyonda ilk konuşmayı yapan 20. Dönem TBMM Başkanı Hikmet Çetin, suça bulaşmamış PKK mensuplarının affedilebileceğini, suça karışanların yargılanması gerektiğini ve örgüt yöneticilerinin ise ülke dışına çıkarılması yönünde bir yaklaşım geliştirilmesini önerdi. Çetin, “Kürt ve Türk halkı arasında derin bir inanç farkı olmadığını” vurgulayarak, çözümün kültürel ortaklıklara dayalı bir zeminde aranabileceğini ifade etti.

21. Dönem TBMM Başkanı Ömer İzgi ise konuşmasında, çözüm süreçlerinin yasal zeminde yürütülmesi gerektiğini belirterek, anayasa değişikliği dahil tüm adımların TBMM’nin yetki alanında olduğunu vurguladı. İzgi, Anayasa’nın değiştirilemez ilk üç maddesinin ve egemenliğe ilişkin altıncı maddenin korunmasının altını çizdi.

Toplantının dikkat çeken konuşmacılarından biri olan Bülent Arınç, yargı kararlarına uyulmamasının ve siyasi tutuklamaların toplumsal güveni zedelediğini ifade ederek, “Genel af bir zaruret haline gelmiştir” değerlendirmesinde bulundu. Arınç ayrıca, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uyulması gerektiğini, KHK ile görevden ihraç edilen kişilerin iade edilmesi ve “umut hakkının” tanınması gerektiğini dile getirdi.

Genel af, ceza hukukunda işlenmiş suçları ortadan kaldıran ya da sonuçlarını geçersiz kılan olağanüstü bir yasal düzenlemedir. Anayasa’nın 87. maddesine göre genel af ancak TBMM üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla kabul edilebilir. Bu yönüyle, genel af siyasi olduğu kadar ciddi bir hukuki meşruiyet ve toplumsal mutabakat gerektirir.

Umut hakkı ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında yer bulan, mahkûmların cezaevinde geçirdikleri sürede yeniden topluma kazandırılmaları ve belirli koşullarda serbest bırakılabileceklerine dair umutlarını koruma hakkıdır. Türkiye’de özellikle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan bireyler açısından bu hakkın uygulanmadığı yönünde eleştiriler bulunmaktadır.

Arınç’ın vurguladığı KHK mağduriyeti, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından yayımlanan Kanun Hükmünde Kararnameler ile on binlerce kişinin kamu görevinden ihraç edilmesiyle gündeme gelmiştir. Uzun yargılama süreçleri, itiraz mekanizmalarının etkinliği ve hukuki güvencelerin eksikliği gibi eleştiriler, bu alandaki hukuki belirsizlikleri artırmaktadır.

Toplantıda dile getirilen anayasa değişikliği önerileri, Türkiye’de anayasal sistemin kırmızı çizgileriyle de ilişkili. Anayasa’nın ilk üç maddesi ile 6. madde (Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir), anayasal rejimin temel taşları olarak görülmekte ve ilk üç maddesi “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” hükmü altındadır. Bu maddeler etrafında yapılacak herhangi bir tartışma, yalnızca hukuki değil aynı zamanda siyasi ve sosyolojik etkiler doğurur.

Komisyon toplantısında öne çıkan görüşler, Türkiye’nin toplumsal barış, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ekseninde çözüm arayışında olduğuna işaret etmektedir. Ancak genel af gibi uygulamalar, sadece hukuk yoluyla değil, toplumsal uzlaşı ve adalet duygusunu gözeterek hayata geçirilebilecek hassas süreçlerdir.

AYM ve AİHM kararlarına uyulmaması, KHK ile ihraç edilenlerin adil yargılanma süreçlerinden mahrum kalması, demokratik hukuk devleti ilkeleriyle çelişen yapısal sorunlara işaret etmektedir. Bu bağlamda, eski TBMM başkanlarının önerileri yalnızca siyasi değil, hukuki reformların ve anayasal değerlerin yeniden tartışmaya açıldığı bir zemini işaret etmektedir.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir