Juripost

Haberin ötesinde, hukukun merkezinde.

Bir Sınav İsterim, Şaibesiz Olsun

Uzunca bir süredir ülkede yapılan hemen hemen her sınavı, soruların çalınıp çalınmadığı tartışması takip ediyor. Nitekim 15 Haziran’da yapılan Liselere Geçiş Sistemi (LGS) sınavının sorularının çalındığına dair iddialar da bunun son örneği. Usulsüzlükler memleketin normali hâline gelince, her işte bir bit yeniği aramayı pek de garip görmemek lazım.

Tartışmalar, 25 Haziran tarihli Cumhuriyet gazetesinin LGS sorularının sınav esnasında WhatsApp gruplarında paylaşıldığı iddiasını gündeme getirmesiyle başladı. İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez de Türkiye’nin farklı yerlerindeki aynı isimli bir imam hatip ortaokulunda 46 öğrencinin, geri kalan 3500 imam hatip ortaokulunda ise 17 öğrencinin tam puan aldığını ileri sürdü. Millî Eğitim Bakanlığı, sınav kitapçığının bir görevli tarafından sınav devam ederken fotoğraflandığını ve PDF’ye dönüştürülerek dışarı sızdırıldığını doğrulasa da Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, soruların çalındığı iddiasının külliyen yalan olduğunu; ancak 29 kişi hakkında da idarî soruşturma başlattıklarını ifade etti. Tekin’in açıklamasında kullandığı bir ifade, dil sürçmesi miydi yoksa ağızdan kaçırılan gizli bir hakikat miydi, takdir okuyucunun:
“Diyorlar ki, soruları bakanlık görevlileri dışında kişiler hazırladı. Bu da külliyen yalan. Soruları bizim imam hatipte, bizim okullarımızda görevli öğretmenlerimiz hazırlıyor. Sonrasında ihtiyaç duyulursa, akademik anlamda üniversitelerden öğretim üyelerine soruların bilimselliğiyle ilgili hakemliğine başvurulduğu olabilir.”

Bir gelenek olarak, şaibe iddialarını haberleştiren Cumhuriyet Gazetesi Haber Müdürü Can Uğur hakkında da soruşturma başlatıldı.

Devr-i iktidarında üzerine şaibe gölgesi düşmemiş bir sınav bulmak muhal olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu iddiaları imam hatip düşmanlığıyla ilişkilendirdi ve Türkiye’nin sınav güvenliği konusunda parmakla gösterilen bir ülke olduğunu belirtti. Eğer bu parmak; demokraside, seçim güvenliğinde, ekonomide, eğitimde, yargıya duyulan güvende de Türkiye’yi gösteren parmakla aynıysa, maksadı pek de iyi olmayabilir.

Görünen o ki bu mesele de — yine bir gelenek olarak — geçiştirme ve üstünü kapatma ile neticelenecek. Ne yazıktır ki insanların devletine tam bir itminan içerisinde sınavlarına girebileceği, sınavların icra ve değerlendirme aşamalarının titizlikle yürütüleceği, sonuçların herkes tarafından gönül rahatlığıyla kabul edileceği, bir usulsüzlük durumunda meselenin bütün yönleriyle aydınlığa kavuşturulacağı ve sorumlularla ilgili gerekenin yapılacağı bir memleket, yalnızca hayalleri işgal etmeye devam ediyor. Olan; adaletsizliği bir kader gibi kabullenmiş, çözümsüzlüğe alışmış ve gelecek tasavvuru bizzat devleti tarafından yıpratılmış vatandaşa oluyor.

Belki Cahit Sıtkı’nın şu dizelerine, “Bir sınav isterim, şaibesiz olsun.” dileğini de eklemek lazım:

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihâyet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet, ölümden olsun.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir