Juripost

Haberin ötesinde, hukukun merkezinde.

AİHM’den Demirer Kararı: Azınlık Görüşü Gerekçe Yetersizliğine Dikkat Çekti

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), dün açıkladığı Demirer/Türkiye kararında, başvurucunun örgüt üyeliği suçundan mahkumiyetine ilişkin adil yargılanma hakkı şikayetini değerlendirdi. Mahkeme, 5’e karşı 2 oyla ihlal olmadığına hükmetti. Ancak azınlık görüşü, yerel mahkemenin karar gerekçelerinin yetersiz olduğu ve AİHM’nin bu eksikliği göz ardı ettiği eleştirisini getirdi.

Mahkumiyet Süreci ve AİHM Başvurusu

2016 yılında Türkiye’ye yasa dışı yollarla girerken yakalanan 22 yaşındaki Demirer, Mardin Ağır Ceza Mahkemesi tarafından örgüt üyeliğinden 9 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme kararında, yanında bulunan Ş.A.’nın PYD-YPG üyesi olduğuna dair itirafları, her ikisinin de sahte kimlik kullanması ve Demirer’in tercümana yönelik “hain” ifadesi delil olarak gösterildi. Ancak Demirer, Ş.A.’yı tanımadığını, Suriye’ye akraba düğünü için gittiğini ve örgütle bağlantısının olmadığını savundu.

Yerel mahkeme kararını Yargıtay onadı, Anayasa Mahkemesi (AYM) ise bireysel başvuruyu reddetti. Bunun üzerine AİHM’ye başvuran Demirer, mahkumiyetinin gerekçesiz olduğunu, savunmasının dikkate alınmadığını ve keyfi bir yargılama yapıldığını ileri sürdü.

AİHM Çoğunluğunun Gerekçesi

AİHM İkinci Bölümü, yerel mahkemenin kararını yeterince gerekçeli buldu. Çoğunluk görüşüne göre:

  • Yargıtay’ın örgüt üyeliği için belirlediği hiyerarşik bağ, sürekli ve yoğun faaliyetler kriterleri doğrultusunda, mahkemenin Demirer’in Ş.A. ile birlikte hareket ettiğine, sahte kimlik kullandığına ve sorgu sırasında “hain” dediğine dayanarak hüküm kurması yeterlidir.
  • Mahkemenin, başvurucunun savunmasını “inandırıcı bulmadığını” belirtmesi gerekçeli karar için yeterlidir.
  • Yargıtay’ın standart bir onama ile yetinmesi de sorun teşkil etmez.

Azınlık Görüşü: Gerekçesiz Mahkumiyet ve Hukuki Standartların Uygulanmaması

Karara muhalif kalan Hâkimler Seibert-Fohr ve Lavapuro, yerel mahkeme kararının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen “gerekçeli karar” ilkesini ihlal ettiğini savundu. Azınlık görüşüne göre:

  • Yargıtay’ın “organik bağ ve sürekli faaliyet” kriterleri uygulanmamıştır. Tek bir eylemle mahkumiyet verilecekse, bu eylemin örgütün amaçlarına katkı sağlaması gerekir. Ancak Demirer’in örgüt üyeliğine dair somut bir kanıt sunulmamıştır.
  • Savunması gerekçesiz reddedilmiştir. Demirer’in düğün için gittiğini ve Ş.A.’yı tanımadığını söylemesi doğrudan çürütülmeden “inandırıcı değil” denerek geçiştirilmiştir.
  • Mahkumiyet delillere değil, varsayımlara dayandırılmıştır. Dosyada Demirer’in örgütle bağlantısını kanıtlayan hiçbir somut unsur (eğitim, talimat, kod adı) bulunmamaktadır. Ancak mahkeme, Ş.A.’nın beyanlarına ve yan unsurlara dayanarak hüküm kurmuştur.
  • Türkiye’de terör suçlarına yönelik geniş yorum sorunu göz ardı edilmiştir. AİHM’nin Demirtaş/Türkiye (No. 2) kararında eleştirdiği belirsiz yargılama kriterleri bu davada da devrede olmasına rağmen çoğunluk bu konuyu dikkate almamıştır.

AİHM’nin Kararı Ne Anlama Geliyor?

Demirer/Türkiye kararı, AİHM’nin yerel mahkemelerin takdir yetkisini ne kadar geniş tuttuğunu gözler önüne serdi. Çoğunluk, yerel mahkeme kararlarını sorgulamadan kabul etmesi nedeniyle eleştirilirken, azınlık görüşü terör davalarında gerekçeli karar hakkının önemini vurguladı.

Bu karar, Türkiye’deki terör davalarında gerekçesiz mahkumiyetler ve adil yargılanma hakkı ihlallerine dair süregelen tartışmaları daha da alevlendirecek gibi görünüyor.

Kararın Linki: hudoc.echr.coe.int/?i=001-242419

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir